Ad -Soyad: Aza Pagan
Aza Pagan derlerdi bana. Nedenlerini sorduklarında sadece sevdiğim için olduğunu söylerdim. Ama bu zamana kadar ait olamayacağımı bildiğim şeyleri, sevmezdim. Hayatın keşmekeşinde aralara sıkışarak yürümeyi öğrendim sadece. İnsanları birlik halinde yaşatma düşüncesinin büyüsüyle; berbat ebeveynlerin kahırlarına katlanabiliyordum. Ama gün geçtikçe her şey hem de her şey değişmeye başladığı alarmını veriyordu bana. Uzaklarda bir yerde, bir sesin varlığı vücudumdaki hücrelerin harekete geçip azimle dolmasına yetiyordu. Durup düşünmeye ihtiyaç duymuyordum eskisi gibi. Çünkü dinlediğimde tek duyduğum ya da tek bulabildiğim kendimi, hangi koşulda, hangi mekanda, nasıl? Öldüreceğim oluyordu. Bu bile artık sıkmaya başlamıştı. Ölebileceğime bile inanmamaya başladım. Solmaya başlayan bedenim kendini iyice kaybetmişti. Ben kendi kendime bunların varlığına alıştırmaya çalışırken çevremde olup bitenleri algılayamıyordum tabi ki. Beni ben olduğum için kabullenen kimse yoktu, kendi doğrularıyla beni sınamaya çalışanlar hayatıma daha çok nüfuz ediyordu.
Gün geçtikçe onlara acır gözlerle baktığımı anlamaları çok geç olmadı. Beni önemsediklerini ummuyordum zaten; ama bu kadarı da çok fazlaydı…
Zaten hayatımı farklı bir yerde, farklı bir düzene sokma düşüncesi canlılık kazandırıyordu. Ama bunu böyle bir zamanda beklemiyordum. Halihazırda katlanmış olan kıyafetlerimi valize koymam hiç uzun sürmedi. Herkese kendi içimde veda ettim. İhanete uğradığım erkek arkadaşım, zırvalıklarla dolu aileme, dost sandığım ama sahte çıkan arkadaşlara… kısacası herkese…
Bittiğini sandığınız anlar olur ya; fakat sonrasında kapıdan çıktığınızda içinizdeki sis perdesi aralanır ve güzel günlerin umuduyla geride bıraktığınız saçmalıklara hafiften gülersiniz ya işte o an kendimi öyle hissediyordum. Her zaman içimde izlendiğimi söyleyen sesi bile duymazdan gelerek bahçe kapısını kapatıp karanlığın gökyüzüyle birleşerek oluşturduğu tirada gözlerimi alıştırmaya çalışarak, sessiz sokakta ilerliyordum. Tam köşeyi döndüm derken bir sesle irkildim….
Daha önce hiç duymadığım bir ses bana “Gece seni seçti; ölümün doğuşun olacak!” dedi. Ne demek istediğini anlamadım kafamdaki saflık duygusu tüm bedenime yayılırken söylediği kelimelerin büyüsünü algılayamıyordum…
Derken yine aynı tatlı ses “Gecenin tatlı sesine kulak ver. Kaderin seni Gece Evi'nde bekleyecek...” dedi ve o sesin bitmesiyle alnımdaki hafif sızıyı hissettim. Elimi şakağıma değdirdiğimde farklı bir şeylerin olduğunu anladım.
Değişim başlamıştı. Her zaman düşlediğim gibi değildi. Daha büyülü ve daha sihirli hissediyordum kendimi. Korkak değildim o an ama içimde anlam veremediğim bir his vardı.
Dizlerimin bağı çözülmüştü ve kendimi bir anlık ölüm korkusunun kollarına bıraktım. Hissettiğim ufacık mutluluk yüzünden ölüm bile korkutucu gelmiyordu.
Gözlerim kapandı yanağımdan gülümsememi renklendiren bir çift gözyağı süzüldü… ve tekrar gözlerimi açtığımda kendimi gece evinde buldum…